Kadına Şiddet Ülkemizin En Büyük Sorunlarından Birisi

Kadına şiddette erkeğin ve erk düşüncelerin zihniyetini tartışmak gerekiyor. Her şeyin ailede başladığını özellikle vurgulamak istiyoruz. Hastalıklı kişiler bir araya gelip hastalıklı bir aile ortamında çocuk yetiştiriyor.

1498 Görüntülüme

Böyle bir aile ortamında çocuğun; fiziksel ve duygusal şiddet görmesi, taciz ve tecavüze uğraması kaçınılmaz oluyor. Sonrasında değersizlik, aşağılık ve sevilmeme duyguları nedeniyle kendi de hastalıklı bir insan haline gelebiliyor. Bu hastalıklı insanlar sadistik eylemlerde bulunmaya yani bir başkasına fiziksel ve psikolojik acı çektirmeye yönelik özlem duyabiliyor. Sadistik yapılar bir tecavüz girişiminde bulunduğunda kendini suçlu hissedebiliyor. Bu suçluluk duygusundan kurtulamazsa depresyona girebileceği için suçluluk hissini kurbanına yüklüyor ve kurbanını öldürerek kendi suçluluk hissini de yok etmiş oluyor. 

Kurbanına eziyet ederken kurbanında gördüğü acıdan, korkudan ve dehşet duygusundan zevk alıyor. Kurbanının üzerindeki hâkimiyeti ve ona egemen olması sebebiyle kendini bir nevi o kurbanın tanrısı gibi görüyor. Yakarak, yaşama hakkını elinden alarak kurbanını bir tanrı gibi cezalandırdığını düşünüyor. Tanrıya atfedilen tüm güçlü duyguları yaşayarak kendi değersizlik ve aşağılık duygusundan kurtulmaya çalışıyor. Tüm bunları açıklamamızın nedeni “ne giyiyordu, o saatte neden dışarıdaydı, tahrik edici bir yanı var mıydı” gibi soruların ne kadar yersiz olduğunu göstermektir. Kadınların cinsel sadistler tarafından kurban edilmelerinin güzellikleri, açık kıyafetleri, kahkaha atmaları, tahrik edici olmaları ile hiçbir ilgisi yoktur. Cinsel kökenli aşağılık ve suçluluk duygusu içinde olan bu hastalıklı caniler kurbanlarını belli bir mantığa, kriterlere göre seçmezler. Eğer böyle olmuş olsaydı kadına yönelik şiddet suçları 

Amerika’da Türkiye’ye oranla on kat fazla işleniyor olurdu ve İran gibi kadına kapalı olmayı emreden toplumlarda ise bu gibi suçlar hiç işlenmezdi. Bu nedenle artık kadınların kıyafetlerini ve davranışlarını sorgulamak yerine erkin ve erkeklerin zihniyetlerini kurcalama vakti geldi. 

‘’ Bu bataklığın suyu da çamuru da -Her şeye hakkı/m var koca zihniyeti ile
-Namus etiketini sadece kadınların alnına yapıştıran zihniyetten geliyor.
Bazı hasta zihinli erkekler, asırlardır kadını kendilerinin duygusal işçisi, evlerinin bekçisi, toplumun günah keçisi olarak görüyor.
Kadını toprak sanıp, iliklerine kadar sömürüyor.
Kadına stres topu, mutfak robotu, cinsel obje muamelesi çekiyor.
Kadını varlığında değil, sadece yokluğunda fark ediyor.

Yarattıkları öfke, nefret ve korku ortamında,
Kadınlara esaret yaşamı sürdürülüyor.
Kadınlar dövülüyor, sövülüyor, kovuluyor, ya da vurulup öldürülüyor.
.
Sadece fiziksel şiddetle değil,
Zihinsel ve duygusal istismarla
defalarca bıçaklanmalarına rağmen,
Yaralarını gösteremiyor kadınlar,
Ruhen yıkık bir harabeye döndürülüyor.
Ve maalesef,
-Bize en yakın olanlar, en keskin bıçağı elinde tutanlar oluyor,
Sen onun saçının teline kıyamazken, o senin canına kıyıyor.

Çoğu kadın kendini,
Hep yakalanmak istenen bir kuş gibi hissediyor.
Oysa kafeslere göre değil kadın,
En az erkek kadar özgürlüğü hakkediyor.
.
-Zaten sevgi özgürlüktür, bir pranga değil.-
-Şiddetin olduğu yerde sevgi olmaz.-
-Evlilik güç gösterisi, ego savaşı değildir.-
-Mutlu evlilikte üstünlük savaşı yoktur, kıskanmak yerine güvenmek vardır.-
.
Kaldı ki evlilik bir kafeste esir hayatı yaşamak da değildir.
Evlendik diye, başımıza heykel dikmiyoruz,
Kadını erkeğe, erkeği kadına köle etmiyoruz.

Ah adam olamamış erkekler ah, delik deşik olduk.
Siz öldürmekten yorulmadınız mı?
biz ölmekten yorulduk.
.
Hayalleri peşinde koşmaktan başka,
Ne yaptı size bu şiddet uyguladığınız kadınlar?
.
Yapmayın!
Sevdiğin kadın için cenneti yeryüzüne getireceğinize,
Ayaklarının altına cennet serili kadına,
Cehennemi yaşatıyorsunuz.
-Hiçbir kadın cenneti bulmak için, erkeğin cehennemine katlanmak zorunda değildir.-
Zorbalık üzerine hayat inşa edilmez.
-Kadın, erkeğin satranç taşı da değildir.-
Zorla ne nefret ettirebilirsiniz ne de sevdirebilirsiniz.
.
-Bir kadın için en acısı,
Sevdiği adamın, eli bıçaklı katili çıkmasıdır.-
Oysa sevgi ne acı çekmek ne de acı çektirmektir.
.
Hem unutmayın ki!
Mazlumun çığlığını serçeler taşır,
Dört nala koşar şiddet gören kadının ahı, Arş-ı Âlâ’ya ulaşır.
Ve mutlaka tecelli eder ilahi adalet,
Bu vahşet er yâda geç yapanların ayağına dolaşır.
Çekip gidenlere bir bak, mezar taşları ne anlatır. ‘’ 

                                                          Düşünmek Yaşamın Pasını Silmektir- Tahsin Özmen