Kerr filmi, izleyiciyi il anından sonuna dek sürükleyici bir gerilime hapsediyor. Filmin çekim tekniğine bakılırsa, düşsel bir atmosfer hakim kılınmaya çalışılmış. Bunu yaparken de zaman ve mekan kavramları hiçe sayılmış. Olayların günümüzde gerçekleşmediği belirgin olsa da hangi yılda ve nerede yaşandığına dair bir ibare yok. Bu da izleyicinin hayal gücüne bırakılmış durumda. Senarist, bu şekilde bir metot uygulayarak neyi amaçlamış? O büyük bir muamma…
Kerr filmi, salt eylemsizlikten doğan eylemleri işlemeye çalışmış. Diğer bir anlatımla her ne kadar durağan bir film olsa da bu durağanlığı tetikleye bir dizi hareket, filmin asıl konusunu oluşturmakta. Birçok suç işlenmesine; bu suçların tanıkları, delilleri ve daha birçok ispat unsuru bulunmasına rağmen ortada suçluların yakalanmasına yönelik hiçbir eylem bulunmuyor. Ve daha ilginç olanı tüm kasaba sakinlerinin bu konulardan habersiz bir tavır takınması. Burada izleyiciye verilmek istenen bir mesaj var mı yoksa yalnızca gereksiz bir gizem katma çabası mı tam olarak emin olamadım.
Kerr filmi’nde takdir edebileceğim en önemli faktör ise izleyiciyi olayın içerisine sürüklemesi oldu. Bunu da çevre tasarımı ve oyuncuların samimi tavırları yarattı. Daha fazla film önerisi için sitemi takipte kalın.