Eğitici Bir Yunan Mitolojisi Hikayesi: İkarus'un Dramatik Düşüşü

Yunan Mitolojisi'nde, Daedalus ve yeğeni Talus'un dramatik hikayesini keşfedin. Kıskançlık, yetenek ve intikamın örülü olduğu bu eşsiz öyküyü anlatan makaleyi okuyun

763 Görüntülüme

Yunan Mitolojisinin Öne Çıkan Figürlerinden biri olarak kabul edilen Atinalı ustabaşı Daedalus, olağanüstü yeteneklere sahip bir zanaatkârdı. Hem zor işleri seviyor hem de tasarladığı pek çok araç gereçle büyük beğeni topluyordu, bu da onun ününü diğer krallıklara kadar yaymıştı.

Daedalus, ustalıkla icra ettiği sanatını keyifle sürdürürken, yeğeni Talus da onun yanında çırak olarak çalışarak kısa sürede usta bir mimara dönüşürdü. İlerlemesi o kadar hızlıydı ki, bu genç adam ölü bir yılanın dişlerini inceleyerek testere gibi yeni bir alet icat etmeyi bile başardı. Boynuzunun kulağı geçtiğini gören Daedalus ise bu durumdan oldukça rahatsız oldu. Kıskançlık nöbetine kapıldı ve yeğenini deli gibi kıskandığı için onu Atina'nın Akropolis'indeki uçurumdan aşağı iterek öldürdü. Bu olay, Atinalılar arasında büyük bir infiale neden oldu ve herkes Daedalus'un cezalandırılmasını istedi. Bu sırada korku ve endişe içinde olan Daedalus, hayatta kalmak için Atina'dan kaçarak Girit adasına sığındı.

Daedalus

Girit Kralı Minos, el becerisinden haberdar olduğu Daedalus’u seve seve ülkesine kabul eder. Ardından ona duyduğu saygının bir getirisi olarak hem sözüne ve sanatına güvenir hem de kendisini son derece yüksek yetkilerle donatır. Devamında Daedalus kralın köle kızlarından biri olan Naucrate ile evlenir ve bu evlilikten İkarus adında bir oğlu olur. Bu sırada Kral Minos’un da bir lanet sonucu yarı insan yarı boğa olarak dünyaya gelen Minotor adında bir oğlu vardır. Onun gibi devasa boyutta bir canavarı zapt etmekte fazlasıyla zorlanan kral, bu duruma bir çare bulabilmesi için Daedalus’tan yardım ister.

Daedalus, oğlu İkarus’la kafa kafaya vererek çizdiği birkaç projenin ardından Minotor’un hapsedilebileceği kocaman bir labirent tasarlar. Bu labirent öylesine karmaşık bir yapıya sahiptir ki bizzat Daedalus bile içerisinden nasıl çıkılacağını bilmez. Minotor labirentin içine koyulduktan sonra ise onun neyle besleneceğine dair ciddi bir problem ortaya çıkar. İnsan yiyen bu vahşi canavar, günde 7 erkek ve 7 kadın ile ancak doyabilmektedir. Halk arasından rastgele seçilen kurbanlar Minotor’un önüne acımasızca atılmaya başlanınca Giritliler bu duruma isyan ederler. Son çare olarak aralarından Theseus isimli bir genci kurban gibi gösterip Minotor’u öldürmesi için labirente gönderirler. 

Minotor

Theseus sarayın yanındaki labirente vardığı anda kralın kızı Ariadne onu görür görmez aşık olur. Daha yeni bulduğu aşkını kaybetmek istemeyen genç kız, sevdiği adamı kurtarabilmek adına Daedalus’tan yardım ister. Usta mimar bu iki gence kıyamaz ve Theseus’a o labirentten çıkabilmesi için bir çözüm üretir. Theseus, Minotor’u öldürmeden önce girişe bir top iplik bırakarak bu ipliğin ucunu geçtiği tüm yollarda yanında götürür. Keza gerçekten de bu sayede önce Minotor’u öldürür, sonrasında ipi takip edip geldiği yoldan rahatlıkla geri döner. Ardından kralın kızını kaçırarak kayıplara karışması ise Kral Minos’u tam anlamıyla çıldırtır.

Minotor ve Theseus

Kral; Theseus ve Ariadne’ye yardım eden kişinin Daedalus olduğunu öğrendiğinde daha da öfkelenir. Kendini her iki taraftan da ihanete uğramış hisseder. Daedalus’a hiç unutamayacağı bir ceza verecektir. Onun çok zeki bir adam olduğunu iyi bildiği için herhangi bir zindandan rahatlıkla kaçabileceğini de pek tabii ki tahmin eder. Bu nedenle Daedalus’u oğlu İkarus’la birlikte bizzat kendi tasarladıkları labirente hapsetmeye karar verir.

Labirentten kurtulmanın bir yolu olmadığını bilen baba oğul uzun bir süre sefalet içerisinde çürürler. Fakat Daedalus durmaksızın düşünmekte ve akla hayale sığmayacak fikirler üretmektedir. Girit donanması Kral Minos’un kontrolünde olduğu için labirentten çıksalar bile adadan çıkmalarının mümkün olmadığını fark eder. Bu sebeple labirentin üstünden geçen kuşların nasıl uçtuğunu, o küçük kanatların vücut ağırlıklarını nasıl taşıyabildiğini hesaplamaya başlar. Bu sırada İkarus da kuşlardan düşen ufak tefek tüyleri toplayacaktır.
 

Labirentten yalnızca uçarak çıkabileceklerini anlayan Daedalus, İkarus’un topladığı tüyleri bal mumu vasıtasıyla ahşap çerçevelere yapıştırıp oğluyla kendisi için iki çift kanat yapar. Bu kanatlar sayesinde hem labirentten hem de Girit topraklarından kolayca kurtulacaklardır. Uzun uğraşlar sonucu kaçış günü gelip çatar. Daedalus, oğlunu karşısına alarak ona çok fazla yüksekten uçmaması gerektiğini çünkü güneşe yaklaştıkça bal mumunun eriyip kanatları dağıtacağını ve ayrıca çok alçaktan da uçmaması gerektiğini çünkü denize yaklaştıkça denizin ahşap malzeme ve tüyleri kendine çekerek ağırlaştıracağını söyler. Baba oğul anlaşırlar ve vücutlarına taktıkları kanatlarla beraber uçuşa geçerler.

Plan gerçekten de işe yarar ve Daedalus ile İkarus kısa süre zarfında Girit semalarından bir hayli uzaklaşırlar. İkarus’un içi rahatladıkça keyfi yerine gelir. Gökyüzünün tadına vardıkça kendisini korkusuz bir kral gibi görür ve daha fazla yükselmeye başlar. Babasının sözlerini unutup yükselir, yükselir, yükselir ve ne yazık ki güneş ışınlarının kanatlarını eritmesi sebebiyle birdenbire Ege Denizi’ne çakılır. O an biricik oğlunun boğularak ölmesini seyreden Daedalus’un ise elinden hiçbir şey gelmez. Gözyaşları içerisinde yoluna devam etmek zorunda kalır. 

Bu olay kimilerine göre yeğenini katleden Daedalus’un yaşattığını yaşaması adına karşılaştığı acı bir karma, kimilerine göre gözü doymayan insanoğlunun hep daha fazlasını isteyip kapıldığı hırs ve kibrin hazin bir sonu, kimilerine göre de anne-baba sözü dinlemenin ne denli önemli olduğunu vurgulayan öğretici bir kıssa olarak kabul edilmektedir. Meseleye hangi açıdan bakarsak bakalım kıyısından köşesinden hepimizin aldığı bir ders mutlaka var. Bu noktada, İkarus’un düşüşünün dimağlardaki yerini asırlardır sağlam bir şekilde korumasının yegane sebebi olarak birçok yaraya aynı anda parmak basma yetisini göstermek mümkümdür.

 

Kaynak: 1, 2